Türk tarihinin bilinen en eski kavimlerinden biri Kırgız Türkleridir ve Orta Asya’nın en eski milletlerindendir. Kırgızlar, Türk mitolojisinin en önemli destanlarından biri olan Manas Destanı’nın da sahibidir. Kırgızistan Cumhuriyeti ise 1991 yılında Sovyetler Birliğinden ayrılıp özerk hale gelmiş bir devlettir. Kırgız edebiyatını incelediğimizde karşımıza çıkan en önemli isimlerden biri Cengiz Törökuloğlu Aytmatov’dur.
Cengiz Törökuloğlu Aytmatov (12 Aralık 1928-10 Haziran 2008) gazeteci, çevirmen, diplomat ve siyasetçi (Vikipedi) yönlerinin ötesinde Türk dünyasının ünlü yazarlarındandır ve Türk kültür zenginliğini dünyaya tanıtmıştır. Eserlerinde mitolojik unsurları, efsane ve masalları modern edebiyat içerisinde başarı ile harmanlamıştır. Özellikle hayvan figürleri ve onların insansı duygular ile ifade edilmesini de eserlerinde sıkça kullanmıştır. Eserlerinde ayrıca “kader” kavramını çok belirgin şekilde ifade etmiş ve olay örgülerinde kaderi bağlara göndermeler yapmıştır.
Aynı zamanda Aytmatov, Kırgız insanının gelenekleri ile modern piyasa ekonomisi arasındaki çatışmalarını da başarılı bir şekilde eserlerinde yansıtmıştır. Onun eserlerinde yarattığı karakterler, Anadolu Türk insanına çok benzer özelliklerdedir. İki ülke arasındaki benzer gelenekler ve yaşam biçimleri kitaplarında çok net bir şekilde görülmektedir.
Aytmatov’un eserleri içerisinde belki de Türk insanı için en çok bilineni Selvi Boylum Al Yazmalım adlı romanıdır. Roman, köylü bir kız olan Asel’in ve kamyon şoförü İlyas’ın hüzünlü aşk hikayesini anlatmaktadır. Asel ve İlyas aşık olup, kaçarak evlenir, sonra işler onların istediği gitmez. Ayrılırlar. Ama kader onları tekrar karşı karşıya getirir. O kadar ki kaza yaptığında İlyas’a yardım eden Cemşid, aslında Asel ve çocuğuna sahip çıkan kişidir. Kitap, İlyas’ın bir gazeteciye kendi hikayesini anlatması ile başlar. Bu eserde geleneksel yaşam biçimlerinin ve insan duygularının çok başarılı şekilde ifade edildiği görülmektedir. Roman, 1977 yılında Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğinde, başrollerinde Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin’in oynadığı bir sinema filmi olarak çekilmiştir. Selvi Boylum Al Yazmalım, 1978 15. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nde 2.lik ödülünü almış, Türkan Şoray, Asya karakterindeki performansı ile de 1977 Taşkent Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazanmıştır.
İlyas’ın aşk acısı ile anlattığı son cümleler etkileyicidir;
“Ayrılacağım gün gölün kıyısına giderek o tepenin üstünde durdum. Tiyen-Şan Dağları’na, Isık-Göl’e veda ediyordum: Elveda Isık-Göl’üm, bitmemiş türküm benim! Mavi dalgalarını, sarı kumlarını yanımda götürmek isterdim, ama gücüm yetmez buna. Sevdiğim kadının aşkını götüremediği gibi seni de götüremem. Elveda Asel! Elveda al yazmalım, selvi boylum! Elveda sevgilim, aşkım! Mutlu olman dileğiyle… (Selvi boylum Al yazmalım, Syf:140)

Aytmatov’a ün kazandıran bir diğer eser ise, yine bir aşk hikayesi olan Cemile’dir. Cemile, Türk kadının da sembol karakterlerindendir. Evlenir ama kocası 3 ay sonra savaşa gider. Eşinin ailesi ile yaşayan Cemile, özgürce duygularını ifade edebilen, güçlü bir kadındır. Aynı zamanda savaş zamanı erkeklerle eşit olarak çalışmaktadır. Hatta onun mertliği ve başına buyrukluğu kayınvalidesine şikayet edildiğinde, kayınvalidesi “Bizim gelinimiz de böyle” diyerek, yaratılmak istenen toplumsal baskıları engellemiştir. Hikaye, Cemile’nin, köye gelen, sessiz ve kimsesiz, biraz da yarım akıllı gibi görülen Danyar’a aşık olması ve köyünü, eşini bırakıp onunla kaçmasını anlatmaktadır. Hikayeyi anlatan ise bu aşkın doğuşuna şahit olmuş olan Cemile’nin kayınbiraderidir.
“Cemile’m! O geniş bozkırda, hiç ardına bakmadan yürüyüp gittin! Yoruldun mu, kendine olan inancını yitirdin mi? Öyleyse Danyar’a yaslan. Sana, aşk üstüne, vatan üstüne, hayat üstüne türkülerini söylesin! Bozkır canlansın ve tüm renkleriyle oynamaya başlasın! Git Cemile, git! Hiç pişman olma, sen mutluluğunu en sarp yollarda yürüyerek buldun!… (Cemile, syf:80)
Cemile, 1969 yılında Irina Poplavskaya yönetmenliğinde bir sinema filmi olarak çekilmiş ve çok ses getirmiştir.
Ve Aytmatov’un Ebedi Gelin efsanesini konu ederek, kar leoparı Jabaar ve gazeteci Arsen’in hikayesini anlattığı eseri Ebedi Gelin- Dağlar Yıkıldığında birçok farklı motifi içinde taşıyan etkileyici bir eserdir. Burada Jabaar’ı bir insan gibi anlatışı çok başarılı olmakla birlikte, Arsen ile kaderin onları buluşturacağı romanın başından itibaren okuyucu ile paylaşılmış ve merak uyandırmıştır. Ebedi Gelin efsanesinin yaşandığına inanılan bir dağ köyünde, Jabaar ve Arsen kaderlerine teslim olurlar. Bu kitapta özellikle, Kırgız insanlarının modernleşme sürecinde yaşadıkları buhranları ve yalnızlaşma duyguları ele alınmış, piyasa ekonomisi ve kapitalizmin toplumdaki olumsuz yanları yansıtılmıştır.
Aytmatov’un Beyaz Gemi adlı kitabı ise 7 yaşında küçük bir çocuğun acıklı hikayesidir. Bu romanda da yazar, Maral Ana efsanesi ile birlikte, çocuğun hikayesini birleştirmiştir. Geleneksel bir dağ köyünde büyükbabası ve büyükannesi ile yaşayan, hayalperest çocuk, anne ve babasından uzaktadır. İkisini de tanımaz. Sadece babasının denizci olduğunu ve başka biriyle evlendiğini, annesinin de şehirde başka bir kişi ile evli olduğunu duymuştur. Yapayalnız çocuğun en büyük mutluluğu dedesinin anlattığı efsanevi hikayelerdir. Çocuk hep bir balık olmayı ve babasının gemisine gitmeyi hayal etmektedir. Romanın sonunda çocuk çay suyuna atlar ve balık olarak babasına ulaşacağını düşünür. Suyun içinde hayalleri, umutları ve özlemleri ile yok olur, gider.
İnsandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır. (Beyaz Gemi, syf168)
Aytmatov, insana dair öykülerinde, tarihsel, geleneksel metaları başarı ile kullanmış ve modernleşme sürecinde kişinin yalnızlığı ile harmanlamıştır.