Sinema, sanat dallarına en son katılan yedinci daldır. Sanat yelpazesi, kendi başına oldukça geniştir fakat film ve kayda dayalı sanatların alanı daha da geniştir. Sinema, hayatın bir parçası olduğu gibi sinemada da hayatımızdan birbirlerini tamamlayan cinsten parçalar görürüz. Film içerisindeki her bir öge farklı kavramları anımsatır ve dolayısıyla film birçok türü içerisinde barındırsa da filmin ana teması yani film içerisinde barındıran ögelerin en ağır basanını filmin türü olarak adlandırırız. Tür kavramı; içeriği (anlatım, ögeler, dönem, mekan veyahut resim sembol gibi medya tanıları ve estetik dokunuşlar), ile beraber kendine has kuralları ve imgelemiyle gelen yaygın olarak kabul edilen film kategorileri olarak adlandırılabilir. Tür kavramı izleyici kitlesi için önem taşır. Bir filmin western, müzikal ya da romantik komedi olarak adlandırılması, filmin türü ya da tarz hakkında seyircilerde beklenti ve önyargılara sebep olur.
Tür kelimesi, Fransızca genre sözcüğünün karşılığıdır. Sinemanın 20. yüzyıldaki ilk günlerinden itibaren “tür” terimi, filmleri türlerine göre düzenlemek için, İngilizce’de film kategorilerini ifade etmek için kullanılmıştır. Tür kavramı, filmlerin ortak yönlerini bizde uyandıran hislerle ya da içeriğinde barındırdığı ögelerle adlandırmamızı ve genel bir isim ile hatırlamamızı sağlar. Aynı zamanda yalnızca bu söylediklerime indirgemeyip seyirci beklentisini de ifade eder.
Sinemanın 20. yüzyıl itibari ile filmleri kategorilerine göre düzenlemek için ‘Tür’ kavramı kullanılmıştır, fakat Tür kavramının ortaya çıkışı en belirgin olarak Hollywood ile gerçekleşmiştir.
Endüstriyelleşen sinema sektöründe filmlerin pazarlanmasını kolaylaştırmış olup, izleyicilerin seçiciliğine yardımcı oldu ve de senaristlerin de üzerinde kolaylıkla çalışabilecekleri bir belirleyici özellik sağladı. 1960’ların sonlarında ise tür kavramı film teorisinin önemli bir parçası haline geldi. Zamanla her stüdyo, belirli bir tür üzerine yoğunlaştı ve bazı yönetmenler belli bir tarzla anılmaya başladı. Örneğin; Universal-Korku, Paramount-Komedi. Yönetmenlerdense; Hitchcock-Gerilim, John Ford-Western, Douglas Sirk-Melodram gibi. Türler Hollywood etkisiyle tabiri caizse bir kalıp içerisine girmeye başladı; film, içerisinde ağır basan tür ile anılmaktan ziyade yapım aşamasında hangi türe ait olacağı kararlaştırıldı. Şu an günümüzde de faydalandığımız Klasik Tür sistemini de Hollywood Film Endüstrisi ortaya çıkardı.

1920’li yıllarda sinemanın seslendirilmesiyle aynı döneme denk gelen Hollywood’un Doğuşu, film sektörünün altın çağıydı. Yıldızlı ve yüksek maliyeti filmlerin yanında, düşük maliyetli ve yıldızsız (B Movie) filmler ortaya çıktı ve bazı salonlar iki film birden (Feature Movies and B Movies) uygulamasına geçmişti. Zamanla Amerikan Sineması için B Movies, düşük bütçeyle de olsa Hollywood sinemasının çoğunluğunu oluşturmaya başlamıştı. Fakat zamanla bu filmlerin içeriği ve niteliği hakkında değerlendirme yapılmamaya başlandı, doğrudan seyirciyle karşılaşan ve ön gösterimsiz olarak vasıtasız seyire sunuluyordu.
Block Booking denilen bu durum; bir sinema salonuna birden fazla filmi bir birim olarak satma sistemidir, bağımsız sinema sahipleri, bir stüdyonun çok sayıda filmini görmeden almak zorunda kalıyordu. Bu stüdyolar daha sonra ikinci sınıf ürünleri A sınıfı filmler ve yıldız araçlarla birlikte dağıtabiliyor, bu da hem üretim hem de dağıtım operasyonlarını daha ekonomik hale getiriyordu. Bu sistemin görünmeyen filmlerinin alınmasına ‘Blind Bidding’ deniyordu ve bağımsız sinemacılar için oldukça yüklü bir sorumluktu. Bu dönemde insanlar haftada iki kere sinemaya gidiyor, sinema ve özellikle Hollywood filmleri eğlence sektörünün başını çekiyordu fakat eğlendirdiği kadar düşündürdüğü ve filmin zaman zaman bir araç olarak kullanıldığı zamanlar da oluyordu. İnsanları istediği filme gitmekten alıkoyan bu sistemden sonra Hollywood önlem almak ve stüdyoları belirli filtrelerden geçirmek istedi.
1930 yılına gelindiğinde, insanların ekranda ne izleyeceklerini ve bu hikayeleri kimin anlatabileceğini daha iyi kontrol edebilmek için Hay’s Code olarak bilinen Sinema Filmi Yapım Kodu uygulamaya kondu. Bu denetim sistemi etrafınca bahsettiğim filtre, tür oluşumunda ve belirli konuların vurgulanmasına yardımcı oldu. Zaman zaman Hay’s Code, sektör içindekilere sıkıntı çıkarmaya başladı; örneğin, süreç içerisinde pek çok sinemacı sektör dışına atıldı ve Paramount Davasında da gördüğümüz gibi stüdyoların hareket bağımsızlığını yok etti. Paramount davasından bahsettiğim; stüdyoların, salonlarla ve dağıtım zincirleri üzerindeki hakimiyeti bırakmak zorunda kalmalarıydı, bu durum elbette sektör içinde rekabeti de etkiledi. Sinema salonlarının eski altın çağına ulaşmaları, ne kadar teknolojik gelişmelerle beraber donanımları artsa da mümkün olmadı.
Hollywood’un bu dönemlerini Pre-Code Hollywood ve After-Code Hollywood olarak değerlendirebiliriz. Pre-code döneminde sansürsüz fakat hem izleyiciyi hem de bağımsız sinema sahiplerini çevreleyen, baskılayan bir dönem olarak özetleyebilirse; After-code dönemini sansürlü ve izleyicinin sansürün farkında olduğu ve seçicilikle davranabildiğini söyleyebiliriz. Sansür sonrası eş-cinsellik, madde kullanımı, alkol, cinsel beraberlik, fuhuş, aldatma, ve beyaz ve siyahiler arasında romantik beraberlik yasaklanmıştır. Dolayısıyla bu konular dışında film yapmak, film türünün de gelişiminde önemli fakat kısıtlayıcı bir rol oynamıştır.
Günümüze yaklaştıkça tür kavramı; ülkelere yayılmaya başladı ve Hollywood ekseninde ticarileşmeye başlayan bu sektör dünya çapında ticari film üretimine adım adım devam etti. Özellikle Türkiye, Brezilya ve Hindistan (Soap Opera) film sektöründe uluslararası bir ün kazanmaya başladı. Her bir film türünün yaratılışını ve bağlamını anlamak için, popülerliğine tarihteki yeri bağlamında bakmalıyız. Türkiye’de 1950’ler ve 1990’lara kadar Yeşilçam Furyası etrafında köy filmleri, salon güldürüsü, aile filmleri, korku, melodram vb. tarzda birçok yapım görebiliriz. Teknolojik gelişmeler dolayısıyla Amerikan sinemasında birçok bilim-kurgu filminin ev sahipliği yaptığı aşikâr. Örneğin son 10 yılın verilerine bakıldığında, 1950’ler sonrası Türk Kültürünü büyük ölçüde etkilemiş müzisyenlerin ve sanatçıların biyografik filmlerinin yapıldığı gözlemlenebilir ve bu bağlamda Türk Sinemasında ‘Biyografik’ film türünün sektörde söz sahibi olduğundan bahsedebiliriz.
Dolayısıyla film türü, izleyici de önyargı veya aksine sempati uyandırabilir. Türler durağan değil dinamik oluşumlardır, sürekli devinim halindedir. Değişim geçiren dünyanın etrafında dönüşür, daima aynı noktada bulunması imkansızdır. Bulunduğu zamanın, mekânın ve izleyici kitlesinin isteklerine cevap verir ve kendini bu yöne göre geliştirir, fakat zamanla gerileme ya da pick dönemleri görülebilir. Bundan 50 sene öncenin film türleri günümüz türlerinden nasıl farklı ve bağımsızsa, bundan 50 sene sonrası için de aynısı söylenebilir. İzleyici kitlesi, dönem, mekân, toplumsal olaylar ve sosyal sorunlar her zaman film türüne yön veren kritik noktalar olacaktır.
Kaynakça
Bir Film Nasıl Okunur? – James Monaco
Script Enclopedia
Görsel Rehberler: Film – Ronald Bergan
100 Yılın 100 Filmi – Atilla Dorsay
Wikipedia.org – Film Genre
Wikipedia.org – Genre Studies
Acmi.edu.au – Early Hollywood and the Hay’s Code
Blogs.cornell.edu – Blinds Bids in the Film İndustry