Bir hikaye anlattığınızda sonunun nasıl bittiği çok önemlidir. Katar’daki hikayenin sonu maçın sonu Messi’nin sonu tam anlamıyla isteseniz bile kolaylıkla tahayyül edemeyeceğiniz bir sonla bitti. Ne şans ki çoğunlukla hikayenin sonunda olandır akıllarda kalan .
Dünkü maçta bir hikayeyle başladı. Başka bir yazıya konu olabilecek anlamlar barındıran göçmenler takımı Fransızlar tutuk ve isteksiz gibiydiler. Fas maçından sonra tüm enerjilerini orada bırakmış gibiydiler sahada. Oyunun ofansif yönünde topları dağıtan Greizman’ın İtalyan işi bir kilitlemeyle durdurulduğu Fransız takımı rakip kaleye gidemezken Arjantin aldığı topları özellikle sol tarafta Di Maria üzerinden rakip kaleye taşımak istiyordu. Açıkçası başlayan 11’i gördüğümde Di Maria’nın (ki birkaç maçtır oynamamıştı) bir defansif araza yol açıp açmayacağını düşünüyordum, zira Arjantin elindeki maestro Messi’nin yanına hep futbol işçiliği yapabilecek oyuncular koymuş ve gol yemezse bir şekilde sihirli ayaklarının hüneriyle golü bulabileceğini hesap etmişti. Nitekim beklenen oldu da. Benim tereddütlerle baktığım Di Maria teknik yetenekleri yüksek Dembele’ye önce bir çalım attı,sonra defansif pozisyon ve müdahale eksiği çok olan rakibinin önüne doğru geçerek penaltıyı aldı.
Messi penaltı noktasına topu koyup kaleye baktığında Dünya’da Arjantin’de Pazar öğlenlerinden biri daha yaşanıyordu. Bazı insanlar dışarıdayken bazıları içeride fakat herkes aynı duyguyla nefesini tutmuş ve yapılacak vuruşu bekliyordu. Fransa’da ise vakit öğleyi biraz geçmişti. Tüm Fransızlar bu kez tedirginlikten nefesini tutmuştu. Messi nihayet topu ağlarla buluşturduğunda Arjantin’de sokaklardan, caddelerden, evlerden bir ses yükseldi. İnleyişe , feryada ,naraya belki hepsine ve aynı zamanda hiçbirine benzeyen bu ses, sokaklarda caddelerde birleşip bulutlara doğru yükseliyordu. Futbola neredeyse sapkınlık derecesinde düşkün insanlar değildi sadece bu kendinden geçme halini yaşayan. Bir bekleyişin sonunda gelen bir şeydi bu, uzun bir bekleyişin sonunda kazanılan bir şey. Nitekim Di Maria’nın ikinci golü attığında akıttığı göz yaşları da buna işaret ediyordu.
Arjantin iki sıfırı bulduktan sonra oyunu tutmaya devam etti. Paralize olmuş Fransa takımı oyuncu değişiklikleri yaptı, fakat oyunda değişen birşey olmadı. Herkes gollerde sesleriyle ortalığı inleten meydanları ve caddeleri ve sokakları dolduran kalabalıklar Buenos Aires’te ve sessizce olacaklarla ilgili düşüncelere dalan bazıları sigaralarını yakan kış arifesinde camları yarı aralık Fransız kafelerindeki gençler. Televizyonda görebildiğimiz kadarıyla Macron ve Kempses
Herkes gergin bir bekleyiş içinde beklerken Fransız takımı da daha hiç ya da en fazla bir şut atmışken kaleye bir şey oldu. Bu hikayenin seyrini değiştirecek bir şeydi. Normalde Arjantin maçı bu şekilde tamamlasa hikayeyle ilgili bir şeyler eksik kalacaktı sanki. Bir hata oldu ,tıpkı hayattaki gibi bir hata oldu bu hatalar oyununda. Penaltı daha atılmadan Di Maria’nın yüzündeki telaş ve endişe. Kaleci topa parmaklarıyla dokundu fakat gol olmuştu.Mbappe topu kaleden çıkardı, santra noktasına götürdü. Ve sonra daha bu golden bir dakika geçmeden küçük bir temel futbol çalışmasıyla, bir verkaç ile ceza sahasının hemen girişinde havadan kendisine atılan topa bir yarım vole yaptı ve bu golle skoru eşitledi. Fransızlar, başkanları başta olmak üzere çılgın gibi sevinirken ve kışın kapıda olduğu ve pencereleri yarı aralanmış Fransız kafeleri bu golle ısınırken ve coşkuyla bağırırken insanlar ,diğer yandan Arjantin güneşi altında yenilen golleirn kahrıyla daha da hararetlenen ve ufak tefek küfürler eşliğinde sessizliğe gömülürken hikaye ritmini bulmuştu yeniden.
Maçın sonlarında top bir o kaleye bir bu kaleye seğirtirken bir türlü içeri girmedi ve maç uzadı. Uzatmada Arjantin Messi’in Barcelona alt yapısında saatlerce uyguladığı bir pratikle hızlı ve diyagonal paslarla bir anda ceza sahasına girdi Martinez’in şutunu kaleci topu çıkaramayınca Messi sağ ayağıyla içeri bıraktı, onlar sevinirken birkaç saniye sonra hakem saatine baktı ve golü işaret etti. Arjantinliler bir sevinç yumağı olmuştu. Buna rağmen hikaye bitmemişti.Fransa bir penaltı daha kazandı ve Mbappe onu Pele’ye benzeyen bir kararlılıkla topu Arjantin ağlarına bir kez daha bıraktı.
Tıpkı Hollanda maçında olduğu gibi maç penaltılara gitti. Penaltılar acımasızdır, ve unutulmaz futbol hikayelerinin bir çoğunda tıpkı eski usul western filmlerindeki gibi o son karşılaşma anını o son düelloyu imler. Penaltılar kaçar mı yoksa kaleciler mi kurtarır? Bu sorunun cevabı trajedinin esas karakterlerini belirler. Dünün yardımcı kahramanı (tıpkı maç içinde diğer Arjantinlilerin yaptığı gibi, jest, mimik/taklit sataşma gibi hallerle ) rakibin sinirini bozan ve penaltıları kurtaran Emiliano Martínez olurken (ödülle yaptığı tuhaflıklar tüm sempatisi ve takdiri yerle yeksan etse de) esas kahraman kendi hikayesinin sonuna doğru Kupayı bu kez izlemekle yetinmeyip kaldırarak tekamüle doğru bir adım atan Messi oldu. Hikayenin unutulmaz bir sonu oldu.