Şehrin Tırnak tırnak nazar gözleriyle bezenmiş mozaikli apartmanlarının bismillahlı cephelerinden arta kalan sıkışıklığa lütfedilerek kondurulmuş kaldırım taşı sunağı parklarında temmuzun kavurduğu elleri pek aydınlık nurlu yüzleri çil basmasın diye özenlice gölgelendirilmiş daracık pastanelerinde kadınlar tüm yaşam kaygılarını birbirlerine borçlanarak oturmaktaydılar “
Kısa bir alıntı yaptığım pasaj Tatavla’da bir delirme vakası kitabında yer alan Bülbül’ün Vuslatı hikayesi’nin giriş kısmı. Sizi şehirde bir yerlere, mozaikli apartmanlarının “Bismillahlı” cephelerine, bir zamana, ortaya çıkan tanıdık/bildik bir mahalle ortamına ,kaldırım taşı sunağı parklara, daracık pastanelere…Tüm bu sıkışmışlığı yaşayan kadınlara götüren kelimeler, cümleler…Ve bu kadınların yaşam kaygılarını birbirlerine borçlanması meselesi.
Osma, öykülerinde yer alan uzun, zaman zaman kendini tekrar okutturan, ritmik cümlelerle okuyucuyu ortak kaygıları paylaşan ortak kaygıları acıları ve trajedileri yaşayan bu kadınların ve çocukların dünyasına götürüyor. Bu dünyaya girerken Emel Akın’ın çizimleri de detayları belirginleştiriyor zihnimizde.

Bu yolculuk kolay bir yolculuk değil. Özellikle bazı öykülerde yerel motiflere ve belleğe özgü karanlıkların, hurafelerin inançların olabildiğince çıplak gerçekliğin ve bazen en uzak köşedeki gerçek üstü hallerin yer aldığı cümleler okuyucuyu karakterlerin an’larıyla buluşturuyor. Öfkeli, ritmik makinalı bir tüfeğin seri atışları gibi arada duraksayan sonra tekrar hızlanan cümleler ve anlatıdaki (Canetti’nin sık sık dillendirdiği tekrarlama halinde ortaya çıkan o kayboluş o cinnet ve ) yoğunluk okuyucuyu bir noktadan alıp başka bir noktaya götürüyor.
Kabul edilmemişler, isyan edilmişler. Kırılan, parçalan nesneler, insanlar. Öykülerde ölmesi beklenen (bazen istenen) , zaten ölen , ölmesi muhtemel insanların hayatlarının yakınındakiler, onların tercihleri, halleri ve tepkileri (tepkisizlikleri bazen) ön plana çıkıyor. Menekşe semti, bakkalın kırılan camı[1] ,bir muhabbet kuşunun bitmeyen ıstırabı, kavgası ve nihayetinde umut vadeden uçuşu , bıldırcınlar , çocuklar…Kelimelerin güçlü bir akış içinde hızlıca taşıdığı anlar’da görülenler, hüzünler ,trajediler, delilik öncesinin o dolup taşan halleri ve ufak kıpırdanışlar, direnme ve karşı koymaya dair. Tatavla’da ve diğer yerlerde…
[1] Yaşar Kemal’i hatırlatan detaylar
