Kayıplar: İhtiyarlamış Çiçekler

Yakın tarih yakın coğrafyalarda birçok benzerliği ortaya koyuyor. Libya’da 1 Eylül 1969’da Hür Subaylar (ed-Dubbâtü’l-ahrâr) hareketi içindeki altmış iki subay bir darbe yaparak iktidarı ele geçirdi. Bu değişim isteyen ötekileşmiş bir grubun hareketi olmaktan ziyade değişim isteyen bir ilerlemeci hareket olarak değerlendirildi. Fakat değişmeyen  ve tekrar eden şudur , tıpkı devrik Kral İdris’in Senusileri silahsızlaştırması ve müphem bir iç tehlike karşısında takındığı çekingen  tavır gibi Yüzbaşı Kaddafi’de uzun süren iktidarında gözünü bu içerde olan öteki’den asla ayıramadı. Belki de bu sebeple muhalif gördüğü tüm unsurlara karşı en acımasız yöntemlerle karşılık verdi. Ortadoğu’yu düşününce ne kadar tanıdık geliyor, bir çok ülke için bu döngü yakın  geçmişte tekrarlanıp durmuş.

İçerdeki öteki meselesi bir çok açından üzerinde düşünülmesi gereken uzun tahliller isteyen bir durum. Temel toplum mühendisliği açısından sömürü erkinin hangi ad ve organizasyonla ortaya çıkarsa çıksın uyguladığı bir kontrol mekanizması. Toplumu bir kampa ayırmak için erk’e ve içerdeki ötekiye  her zaman ihtiyaç ola gelmiştir. Bu yazının konusu bu meseleyi sosyo-politik açıdan irdelemek yada Libya tarihini anlatmak değil .Bu sebeple giriş kısmı için bu kadarıyla yetinelim.

1970 New York doğumlu romancı Hisham Matar otobiyografik romanı Dönüş ile bizi Libya’nın yakın ve daha yakın tarihinde dolaştırırken, esas olarak kayıp babasının izini sürüyor ve babası ile ülkesi ile ilgili tamamlanmamış duygularını döküyor.

Kaddafi’nin kansız bir devrimle Kral İdris’i devirip başa geçtiği sırada, Libya’nın Birleşmiş Milletler nezdindeki temsilciliğinde diplomat olarak çalışan babası Cebelle,  Hisham üç yaşını bitirinceye dek bu görevi sürdürüp, ardından Trablus’a döner. Babası Cebelle Matar devrimini sorgulamaya başlayınca kötü adam olur,  rejim karşıtı faaliyetleri nedeniyle tutuklanacağını öğrenince de, yine ailesiyle birlikte, Libya’dan Mısır’a kaçar. 1979’da Kahire’de sürgün hayatı yaşamaya başlar aile. Meçhul kişiler 1990’da, Hisham üniversitedeyken, Cebelle Matar’ı Kahire’deki evinden kaçırırlar.  Altı yıl hiç haber çıkmaz. 1996’da bir mektup gelir; Cebelle Matar, kendi el yazısıyla, Mısır Gizli Polisi’nce kaçırılıp Libyalı yetkililere teslim edildiğini, uzun süre sorgulandığını ve artık Trablus’un merkezindeki Ebu Selim Cezaevi’nde olduğunu anlatır:

“Tek bir sayfaya boydan boya, harflerin, kelimelerin ve satırların arasında hiç boşluk bırakmamacasına yazmıştı babam, o kâğıda her şeyi sığdırmak istemişti.”

2002’de onu cezaevinde gördüğünü söyleyen birinin tanıklığına güvenir Hisham, babasının, 1996’da Kaddafi’nin bin iki yüz tutukluyu öldürttüğü cezaevi katliamında ölmüş olabileceğini düşünür diğer yandan  sağ kurtulduğuna  ve babasının hala yaşıyor olabileceğine dair umutla avunur, tıpkı dünyanın bir çok coğrafyasında kayıp yakınlarından bir türlü haber alamayan insanların yaşadı kederi yaşar.  

“Çok matah bir şey gibi söz ediyorlar ümitten. Oysa ümit, insanı hayattan mahrum edebiliyor bazen.” diyor Hisham, bir yerde,  başka bir yerde de “Birini ya da bir şeyi benim kadar uzun bir süre ümitle beklediğiniz zaman, bir gün geliyor ve birdenbire artık ümit etmek istemediğinizi anlıyorsunuz. Ümidinizin tükenmesi pahasına bir kesinlik, bir bilgi, bir nihayet arıyorsunuz.” diyor Hisham Matar.

Kitap Libya tarihine içerden bakmamızı sağlıyor ,içerdeki ötekilerden… Bu yolculukta Matar Ailesinin kişisel hikayesi etrafından öğreniyoruz her şeyi.  Ve kitapta Hisham Matar’ın Libya bağımsızlık mücadelesini tarihi kapsamında okullarda  öğretildiğini söylediği  bir şiir, o şiirdeki bir bölüm dikkatimi çekiyor, Filistin’de Suiye’de Doğu Türkistan’da ve daha nice memlekette, kim bilir coğrafyanın hangi şehirlerinde yaşanan zülüm ve kayıpları hatırlatıyor bu şiir. 

Kaç çocuğu tutup kırbaçladılar

Biçare taze çiçekler hayret içinde, yaşamadan

İhtiyarlamış halde döndüler geriye.[1]

Notlar:

[1] Şiir: Receb Ebuveyş “Başka Bir İlletim Yok “

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir