Söyleşi : Aslıhan KOCABAL

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Öykü okumayı, yazmayı deneyen bir avukatım diyelim.

Edebiyatla ilişkinizden bahseder misiniz?


Öykü takipçisiyim, öncelikle bu türde eskilerle birlikte yeni çıkanları elimden geldiğince takip etmeye çalıyorum. Sevdiğim türü tanımlamaktan kaçınıyorum ama bir yandan aklım hep fantastik- korku edebiyatında. Bu konuda harika yerli örnekler var. Bunun dışında klasik, fantastik/ korku edebiyatının dışında dolayacak olursan Yan Lianke beni son birkaç yıldır en çok etkileyen yazarlardan oldu. Carlos Fuentes ve Güney Amerika ekolünü çok seviyorum. Çok geniş bir listem var bu konuda. Birini seçsem diğerine haksızlık olur gibi geliyor ama başka türlerde ilk aklıma gelenler Roald Dahl, Salinger, David Constantine…

Sizin için yazmak ne ifade ediyor? Sizi yazmaya iten nedir?


Bu konuda çok klasik yanıtlar verebiliriz elbette. Dış dünyadan uzaklaşmak, iç seslerini susturamamak bazen sadece söylemekten değil yazmaktan hoşlanmak… Uzun uzadıya düşünmedim hiç ama kimi insanlar dünyayı konuşarak kavrayıp anlatırken bende bu istek hep yazmak şeklinde gelişti diyelim.

Sinema ile ilişkiniz nasıl? Hangi tür filmleri seversiniz?


Bu konuda da çok seçici olduğumu söyleyemeyeceğim. Yine korku sinemasının en sevdiğim tür olduğunu söyleyebilirim ve bu türün kötü bulunan filmlerini bile izlerim. Yönetmenin, filmin hiçbir önemi yok. Korku dışında Lars von Trier- özellikle Melancholia’sı, Pawel Pawlikowski Ida, Ari Kaurusmaki Helsinki ve Proletarya Üçlemeleri, sanırım Guillermo del Toro’nun filmlerinin tamamı yine birbiriyle hiç benzeşmeyen bir seride sinemaya bakışımı anlatıyor.

İnsanlar ve Karanlığa Masallar adlı kitaplarınızdan bahsedebilir misiniz?


İnsanlar kitabı ilk kitabın tüm hatalarını ve sevaplarını barındırıyor içinde.
Korkularımızın ortaya dökmek için karanlığa ihtiyacımız olmadığına dair bir düşüncem var aslında. Hayatımız başlı başına o denli korkunç ki bildik kültlere, mitlere, söylencelere bile ihtiyacımız yok belki. Korku o denli temel bir his ki sokakta yürürken, bankta otururken, sigara içerken, alış veriş yaparken dahi gelip göğsünüze çöreklenebiliyor. Karanlığa Masallar bu temel duyguyla ortaya çıktı. Özellikle bazen bizim “kötü”, “karanlık”, “hasta- arızalı” olarak değerlendirdiklerimizin aslında hiç de öyle olmayabileceğine dair bir fikir de diyebiliriz. Görünen ve gerçekte olan üzerine, adalet arayanları anlatmaya çalıştım belki de…

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir