Bağlılık Hasan : Bozulma, Ekinler ve İnsanlar

Tarkovsky sinemanın zamanın şekillendirilmesi olduğunu söylemektedir. O’na göre sinema sanatında yönetmen tüm fazlalıkları arındırarak görüntü açısından değiştirilemez, saf bir an bırakmalıdır.[1] Bu yaklaşım mühürlenmiş zaman kavramıyla anlatmak istediği düşüncenin temelini oluşturmaktadır. Yönetmen zaman içinde var olan ve değiştirilemez anların peşinde olduğunu dillendirmiştir. Yine yönetmene göre  Nostalji kelimesinin kökeninde yer alan ev (yuva) yalnızca dört duvarı, aileyi ifade etmemektedir. Nostalji kelimesindeki yuva bir tahayyül neticesinde kavrayabileceğimiz aşkın bir yuvayı işaret etmektedir. Swetlana Boym, Nostalji ile ilgili değerlendirmelerinde nostaljinin insanın kendi tahayyülü (fantazisi) ile arasındaki aşk ilişkisi olduğundan bahsetmektedir.[2]

 Nostalji duygusu sinemaya özgü bir duygu olarak aktarılmak istediğinde iki imgenin (zaman veya mekân anlamında) üst üste bindirilmesiyle gerçekleşir. Bu imgeleri göstergebilim açısından üst üste bindirdiğimizde farklı bir eksene sıçrarız. Bu sıçrayış bir önceki gerçeklik evreninde kırılmalara yol açar. Bağlılık Hasan filmi böyle bir kırılmayla açılışını yapar . Bir bahçede çalışan baba, hamakta uyuyan çocuk, yanında anası, sofra, lezzet ve  taam ..Ve bir yoldaş olarak bir kardaş, ağabey. Hasan böyle bir rüyanın içinde,  mühürlenmiş bir ana; geçmeyen bir zamana; bir hatıraya gider. Bozulmanın olmadığı bir zamana… Bu Hasan’ın nostaljisidir, kutsal eve duyduğu özlemin ifadesidir. Düşününce hepimizde olan o çocukluk bakışlarından[3] bir yansımadır hatırladığı.

Bu bakışın ve saflığın değiştiğini çok geçmeden anlarız. Hasan’ın dünyasına gireriz. Hasan  geçimini baba mirası meyve bahçesiyle domates tarlalarından sağlayan bir çiftçidir. Yönetmen Bağlılık Aslı’da dolaştığı şehirden doğaya dönmüştür. Fakat resmettiği doğa – belki de Yusuf Üçlemesinde bazı yerlerde işaret ettiği gibi ve Buğday’da açıkça bir felaket teması üzerinden altını çizdiği gibi – tahrip olmuştur.  Filmin ilk kısmında Hasan, yüksek gerilim hattının direğinin ve yanına inşası gereken trafonun domates tarlasının tam ortasına dikileceğini duyar. Pragmatist bir akılla istimlak bedeline rağmen zarar ziyanı çok olacak bu işten kurtulmak için direği abisinin yıllardır ekip biçmediği bitişik tarlasına koydurmaya çalışır. Önce mühendise laf anlatmak ister ,sonra idaredeki adama. Bunları izlerken Hasan’ın  karısı Emine’yle de tanışırız. Hasan ve Emine  ezberleri bozmaya hazır ,ince düşünülmüş ele alınmış karakterlerdir.  Hasan nihayet bir ağaç fidesi götürdüğü ve bu tarz işlerini yürüttüğü hakimin dahliyle trafoyu kardaşının tarlasına aldırır. Gözünü kırpmaz. Elmalara basılan zehir kuşları ve dahi karısının kedisini öldürür. Kediyi ortadan yok eder karısı görmesin diye. Çiftçidir toprakladır ama aynı zamanda ticaret adamıdır Hasan, vahşidir bu anlamda. Karısı Emine’nin ondan geri kalır yanı yoktur.

İyi hallerine karşın bir garibana sipariş ettiği örtüyü yalanlarla ucuza kapatmaya çalışır[4], kocasını yönlendirir böyle işlerde. Hasan, komşusuna haciz geldiğini öğrenir ,ince ince konuşur komşusuyla. Yardım bahanesiyle bahçesini ucuza kapatmaktan imtina etmez, utanmaz. Aynı Hasan’ın yanında çalışan bir çalışanı biraz para biriktirince onu hırsızlıkla suçlayıp ,itibarsızlaştırdığını öğreniriz. Yine kolaylıkla ödeyebilecekken basit bir ayakkabıcının parasını ödemediğini de öğreniriz.  Tüm bu hak ve alacak meselesini helalleşme meselesini ortaya koyan ise Hasan ve üçkağıtta onu aratmayan karısı Emine’nin üç yıldır bekledikleri hac sırasına nihayet girdiklerini öğrenmesiyle başlamıştır. Bu noktada film bir ‘sözde muhafazakârlığa’ yönelik eleştiri olarak okunabilir. [5]

Bağlılık Hasan filmini anlatı açısından özel kılan bu helallik yolculuğunu bir koronoloji içinde değil iç ice vermesidir. Bu yolculuk sırasında daha önceki yazımızda Bağlılık Aslı için dediğimiz gibi karakterlere karşı merhametli davranır yönetmen, onlar saflaşmış bir kötülüğün temsili değil, bozulmanın temsilidirler. Örneğin karısı Emine o gariban kadından tokat gibi bir cevap aldıktan sonra eline tutuşturulan parayı harçlık olarak onlara gönderir. Hasan yanında çalışan adamın çocuğunun kaybettiği ışıklı oyuncağı ince bir şekilde ikame eder. Rüya benzeri bir halde rüzgar gücüyle elmaları vücuduna yer. Karısının gözleri dolar hacca gideceğini duyduklarında, yine de Hasan oradaki masraflarla ilgili planlar, numaralar yapmaktan kendini alıkoyamaz. Karakterler saf bir kötülüğün değil, bozulmanın, zehirlenmenin izlerini taşırlar. Bu zehirlenme hali bir sömürünün neticesidir. Malları almaya gelen İstanbullu tüccar ,düşük bir fiyat önerir, Hasan yine o fiyatı öğrenmek için bir komşusuyla sinsice konuşur. Nihayetinde sistem zehirlidir. Görece büyüyen, verim alan ama içi çürüyen; zehir taşıyan meyveler gibi Hasan ve Karısı ‘da görece müreffeh bir hayat yaşarlar , ama ne hayat… İnandıklarıyla çelişen bir ikircikli haldir onların ki.

Hasan’ın  sırlı, gizemli çoban ile tartıştığı o ağaç gider, o çocukluk hatırasının yerine elektrik trafosu dikilmiştir. Hafıza sarayındaki o güzel ağaç yoktur artık. Senin mi demiştir çoban? Onun olması için vermesi gereken ağacı ortadan yok oluvermiştir.

Yolculuğunun sonunda abisine ulaşır. Ama elinden kolay ve verimli tarlaları alıp zor ve kötü olanı bıraktığı, üstüne bir de tarlasından trafo geçirdiği ve asla arayıp sormadığı tüm bunlara rağmen kendini haklı bellediği abisi artık yoktur. Hastadır, bilinci gidip gelmektedir. Hatırlamaz Hasan’ı. Helallik almanın yolu kalmamıştır, o güzel anı, o mühürlenmiş zamanı da tıpkı ağacın gitmesi gibi bozar bu durum. Bağlılık Hasan bu bozulmaların hikayesidir. Netice de ekinler bozulunca nesiller, yani İnsan da bozulur elbet. Hasan ve karısı bu bozulmanın temsilidir.


[1]     Tarkovskı, Andrey, “Mühürlenmiş Zaman” Ç. Füsun ANT, Agora Kitaplığı,

[2] Svetlena, Boym, (2009), “Nostaljinin Geleceği”, Ç. Ferit Burak AYDAR,

[3]  ‘Dünyaya bir kez çocukken bakarız, gerisi hatırlamadır’ Louise Glück

[4]  Gariban kadın bu tuzağa düşmez ,emeğini ucuza vermemekle kalmaz ,had bildirir.

[5] Buna rağmen daha önce Bağlılık Aslı filminde olduğu gibi filmin anlatı gücü ve sinematografisine karşın ve içerik çok da anlaşılmadan filmle ilgili yüzeysel ideolojik eleştirilerin olduğunu da söyleyebiliriz.

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir