Her şeyin bir döngü içinde olması, tekrar ve tekrar yaşanması… Bu birçok kurgusal eserde karşımıza çıkan bir kavram. Eternal Return (Recurrence) düşüncesi (Bengi Dönüş) zamanın bir döngüsel formda olduğu ve olayların bu döngüsellikte sonsuza dek yinelenmiş olduğu, yinelendiği ve yineleneceği tezini içermektedir.
Nietzsche bunun için şöyle yazmıştır:
“Ya bir gün ya da gece bir iblis senin en yalnız yalnızlığına girip sana şöyle dese: ‘Şimdi yaşadığın ve yaşadığın bu hayatı bir kez daha ve sayısız kez yeniden yaşamak zorunda kalacaksın; ve bunda yeni bir şey olmayacak, ama hayatındaki her acı, her neşe, her düşünce ve iç çekiş ve tarif edilemeyecek kadar küçük ya da büyük her şey sana geri dönmelidir, hepsi aynı sıra ve sırayla -hatta bu örümcek ve bu ay ışığı bile. ağaçlar ve hatta bu an ve ben kendim. Varoluşun sonsuz kum saati tekrar tekrar ters çevrilir ve sen de onunla birliktesin, toz zerresi!’”
Bu düşüncenin arka planında yatan nedir? Esasında hayattaki küçük tercihlerin büyük etkileri düşünüldüğünde neredeyse sonsuz ihtimal barındıran tek bir hayatın içinde, belki bir gün ve biraz daha fazlası gelecek bir yaşamın sevinçler, acılar, umutlar ve endişeler barındıran kıyılarında yürür insan. Nietzsche ebedi dönüşün olumlanmasının ancak kişi hayata ve kendine iyi uyum sağlamaya istekli ve muktedirse mümkün olduğunu öne sürüyor… Nietzsche için sonsuz tekdüzelik ve tekrar mutlak sorumluluğu üstlenmek için temeldir: sonsuza dek tekrarlanacaksa hayat hareketler doğru olmalıdır. Bu fikirlerin tamamı bir noktada özsel ebedi yönün açılımıyla alakalıdır. İnsanda var olan içssel kapsayıcı yön bunu gerekli kılar. Nietzsche bu yönün baktığı ve zorunlu kıldığı sonsuzluk fikri için bu Bengi Dönüş anlayışına sarılmıştır.
İvan Osakin’in Tuhaf Hayatı bu meseleyi ele alışı bakımından oldukça ilginçtir. Roman ile ilgili çok fazla detaya girmeden bir noktada Nietzsche’den ayrıldığını belirtelim. Osakin büyücüyle tanıştığı ve bir döngüsünü tekrar baştan yaşadığında her şeyi yine aynı şekilde gerçekleştirdiğini fark eder. Bu adeta “Cebriyye’ye” dair bir kader yorumudur. Büyücünün Osakin ile görüşmesi ilginçtir. Osakin’in bir döngüsünün farkında olması ilginçtir.( Nietzsche’de bu farkındalık yoktur. Bu ayrımın başladığı noktadır). Farkında olmasına ve yaptığı işlerin sonuçlarını aşağı yukarı tahmin etmesine rağmen Osakin aynı şeyleri yapmaktadır, aynı hataları işlemekte ve nihayetinde aynı sonuçlara varmakta, aynı şeyleri yaşamaktadır. Bu akla simülasyon kavramını getirir. Nietzche’de bir çeşit kapana ve girdaba dönüşen fikir Osakin’e göre ancak insanın değişimiyle çıkılacak bir labirenttir. Bu sonuca ulaştıran cevap çok açıktır aslında; insan aynı kaldığı müddetçe olaylar karşısındaki kararları hep aynı olacak ve aynı sonuçlara ulaşacaktır. Yani kendini tanıyıp değiştirme iradesi[1] göstermesi gerekir ki bu ancak bir şeyi feda ederek (Kurban) olur. Osakin kendisine önerildiği gibi geçmişi tekrar etmektense yaşamayı ve sonrası için kendini değiştirmesi gerektiğini anlamıştır. İnsanın tekrar eden sonsuz bir bengi zamanda var olduğu düşüncesi, yani yaşanacak şeylerin zaten yaşanmış olduğu düşüncesi bir açıdan ilahi bakışı imler. Zira Allah için zaman ezelîyet-ebediyet bağlamında düşünülebilir. İnsan için ise Allah’ın sonsuz zamandaki gerçekliği an’da keşfedilebilmektedir[2].Sonsuz bir döngüsel zaman nefsinin hakikatini göstermesi açısından bir alegoridir. İnsan hayatının sonsuz ihtimalleri fedakarlık / vazgeçiş ve kişinin kendi gerçekliğini (nefsini) değiştirmesiyle (iyi yönlü olması istenmeli) mümkün olabilir. İnsan tüm bu mümkünlerin kıyısındadır. Varoluş fonksiyonu içinde bir değer alan insan (ve bu değerle mümkün oluşların içindeki en iyi varoluş içinde bir parça olan ) sınırlı aklıya sınırsız ihtimalin kıyılarında dolanır.Doğal olarak sınırlı bir bilgiye ve kavrayışa sahiptir ve doğrusunu Hak bilir.

Notlar
[1] Kişiye kendi nefsinin gösterilmesi, tanıtılması.
[2] Burada zamanın lineer akışının ve öncelik-sonralık ilişkisinin yaratılana ait olduğunu unutmamak gerekir. Allah için bir şeyin olması, bunu dilemesi demektir. Tüm ihtimallerin, tüm tercihlerin yaratılması içinde aynı dilek ve “kün” emri yeterlidir. Bu kavrayış bu soruları geçersiz kılmaktadır, zira insan kendisine verilen akıl ve bilinç ile iyiyi ve kötüyü tercih etme konusunda serbesttir ve bundan sorumludur. Zira Kur’an’ı Kerim de şöyle buyurulmaktadır. “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.”Zilzal 99