…Sichuan bölgesinin başkenti Chengdu’daki tren istasyonunun ondülin çatısı altında yüzlerce Çinli genç kadın gülümseyerek poz veriyor. Hepsinin üzerinde birbirinin aynı yeni önlükler var. Hepsi daha yeni yıkanmış, taranmış ve ütülü kıyafetler giymiş. Hepsi daha yeni doğum yapmış. Onları Pekin’e götürecek treni bekliyorlar. Pekin’de hepsi başkalarının bebeklerini emzirecekler. Bu süt ineklerine iyi ücret ödeyecek ve onları iyi besleyecekler. Aynı anda, Pekin’den çok uzaklarda, Sichuan’ın köylerinde onların kendi bebekleri süt tozuyla hazırlanmış mamalarla beslenecekler. Hepsi bunu onlar için yaptıklarını söylüyorlar; onların iyi bir eğitim alması için gereken parayı biriktirmek için…
Eduardo Galeano- Ve Günler Yürümeye Başladı
Beğenilerimiz ve değerlendirmelerimiz doğal olarak öznel oluyor. Sanat eserleriyle olan ilişkilerimizde de bu değişmiyor. Bir eserin sanatçısıyla ilgili ortaya çıkan algı ve düşünceler eserlerin değerlendirilmesine de doğal olarak yansıyor. Özellikle fikri/ideolojik ayrışmalarda bu eleştirel sığlık daha da belirgin hale gelebiliyor. Geçmişte birçok Yönetmen/Şair ve Yazar’ın başına gelen bu durum günümüzde de bazı sanatçıları etkiliyor ki muhtemelen gelecekte de bazı başka sanatçıları etkileyecek. Böyle bir girişin ardından Kaplanoğlu’nun da özellikle bu anlamda çokça eleştirildiğini söylemek gerekiyor. Sinema ve eserlerin iyiliği/değeri zaten tartışmalı / öznel bir konu iken bu tartışmayı bir de sanatçının görüşleri üzerinden yapılan direk/dolaylı göndermeler ekseninde yapmanın fayda sağlamayacağını düşünmekteyim.
Bağlılık Aslı filmiyle ilgili ilk eleştiri bu noktada modern kadın düşüncesi ve kadının annelik rolü üzerinden yapılmakta. Filmde Korunaklı izole ve lüks bir dairede yaşayan Aslı aslında bir şeyleri yapamıyor: Örneğin çocuğuna ve çiçeklerine tek başına bakamıyor, doğru dürüst yemek yapamıyor evdeki eşyanın yerini bilmiyor ve hiç ihtiyacı olmamasına rağmen (biraz daha bekleyebilecekken) işe dönmek istiyor, çocuğunu sütten kesmek istiyor vesaire… Genel eleştirilerde özellikle Aslı gibi annelerin olmadığı böyle bir karakterin gerçekliği üzerinden olmuyor, esas eleştiri böyle bir karakterin gösterilmesi ile ilgili ve bu da açıkça dillendiriliyor. Buna karşın esasında Aslı karakteri gibi olan yani gerçekten bazı şeylere yetişemeyen ayrıca çalışmaya ihtiyacı olan (ki filmin ilerleyen bölümlerinde Aslı’nın da çalışmaya ihtiyacı olduğuna dair bazı sahneler yer alıyor) , uzun okul hayatı çalışma ve diğer modern alışkanlıklardan ötürü yemek yapmayı çok beceremeyen birçok anne var. Fakat Aslı tek başına tüm bu anneleri temsil etmiyor ve açıkçası tüm bu anneleri de tek bir tek bir ideoloji içinde değerlendirmenin de yine çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Aslı anlatı içinde bir ideolojiye indirgeniyorsa eleştirilebilir, belki eleştiri bu yönde olmalıdır. Yine sınıf meselesi üzerinden ele alırsak yukarıda Glaeano’dan alıntıladığımız örnekte olduğu gibi belki böyle bir karekteri geleneksel/modern kadın ayrımında değil sınıfsal bir ayrımda aramak daha gerçekçi olabilir.

Bu genel değerlendirme ve eleştirinin sonrasında filmin esasında Güven duygusuyla alakalı bir film olduğunu söyleyebiliriz. Doktorun filmde belirttiği bebeğin travması ve bağlılığının yorumlanışı güvenle igili. Bebeğin anneye olan güveni meselesinde Aslı modern zamanın getirdiği açmazlardan birini yaşıyor. Temizlikçi kadına güvenmiyor, onu kaba buluyor. Filme dahil olan ve kendi de bir çocuk sahibi olan Gülnihal’i bir süre sonra gizlice yerleştirdikleri kameralarla izlemeye başlıyor. Gülnihal’e güvenmiyor. Babasına harcamalarla ilgili güvenmiyor. Sonra onu filmde ara sıra arayan ve hediye gönderen kişinin annesi olduğunu ve belki de tüm bu güvensizliğin altında yatan şeyin annesinin onları terk etmesi olduğunu görüyoruz. Bu noktada dolaylı olarak anneye ihtiyacı olan bir yaşta küçük kardeşine annelik etmiş bir karaktere dönüyor Aslı. Kendiyle kaldığı bisiklet turunda kendiyle kalamıyor güvensizlikle telefonuyla gözlüyor evi. Gülnihal’in çocuğuyla ilişkisi evin içindeki etkisi (kek yapması, yoğurt yapması ) onu içten içe rahatsız ediyor. Onları gözleyip eve dönüyor, uyuduklarını görüp çay içiyor, çay dökülünce duygusal bir çözülme yaşayıp Gülnihal’e sarılıyor, sonra sert bir tavırla bu halinden çıkmak istiyor. Annesiyle buluşuyor nihayetinde, bu güven düğümünde bir çözülme daha gerçekleşiyor. Gülnihal’in çocuğu için de bir elbise alıyor sonra Gülnihal’i kendisini dinlemekle itham ediyor, güvensizliğini dışa vuruyor.
Film annelik ve güven meselesini ince nüanslarda ele alırken final sekansıyla açılışa dönerek kendini tamamladığında, sınıfsal farklılıklar, güven, birliktelik ve bağlılıkla ilgili izleyicinin doldurabileceği alanlar bırakıyor.
