Söyleşi: Sadık Yalsızuçanlar

  • Sinema ile ilişkinizi nasıl tanımlıyorsunuz?  Çocukluktan beri bir izleyici olarak sevdiğiniz filmler hangileriydi? Yönetmenler kimlerdi? Süreç içinde beğenileriniz değişti mi? 

Bir sinema tutkunuyum diyebilirim. Çocukluk, ilk gençlik yıllarım, Malatya’da, babamın işlettiği sinemalarda geçti. Ya bu yüzden veya oluşumdan çok hayalperesttim. Film, o dönemde benim için çok büyülü bir şeydi. Hâlâ da öyledir ama o dönem farklıydı. Televizyon henüz yayına başlamamıştı. Görsel dille öykü anlatan bir gramerin tutkunu olmuştum. O günlerden beridir sinema aşkım değişmedi, arttı. Şimdi özellikle kitap okuma düzenim içinde film seyretmeye daha çok vakit ayırabiliyorum. Bir seyirci olarak kaldım. Bazı çizgi film senaryoları, kısa film hikayeleri, uzun metrajlı film senaryosu yazdım, film çekmek istedim ama olmadı. TRT’ye de film tutkum yüzünden girdim. Yıllarca orada çalıştım. Belgesel filmler, drama-belgeseller çektim. Her filmi sevdim ama bazılarını daha çok sevdim. Bizim melodramları da severek seyrettim. Birkaç yönetmene karşı tabi ilgim fazla oldu. Tarkovsky ile Kislowsky bunların başında geliyor. Martin Scorsese’i de eklemeliyim. Cameron’u da. Bizden Metin Erksan’ı, Nuri Bilge Ceylan’ı özellikle anmalıyım. Beğenilerim değilse de tercihlerim değişti tabi. Yaş aldıkça daha farklı filmleri, dizileri seyreder oldum.

  • Bir okur olarak edebiyatla ilişkinizden bahseder misiniz? Sevdiğiniz türler nelerdir? Hangi kitaplar ve yazarları seversiniz?

İlk gençlik, gençlik yıllarımda ne bulursam okuyordum. Üniversiteye başladığım seksenlerin başından itibaren edebiyat, felsefe, tasavvuf, sosyoloji, tarih konulu kitaplar okudum. Edebiyat ağırlıklıydı ama diğer alanlara ilişkin de kitaplar ilgimi çekiyordu. Haftalık, aylık, üç aylık dergilerin tümünü takip ederdim. Doksanların ilk çeyreğine kadar sürdü bu. Edebiyat okurken bir yazarı seçiyor, külliyatının tümünü okuyordum. Kronolojik bir seyir takip ederek Tanzimat’tan bugüne hemen bütün Türk yazarlarını okumaya çalıştım. Dünya edebiyatından yapılan çevirileri okudum. Klasik edebiyatımızı, halk ve tekke-tasavvuf edebiyatımızı okumağa gayret ettim. Seksenin ilk kışında, Ankara’da mevsimin ilk karı yağdığında ilk öykümü yazdım : Ana. O günden buyana öykü, roman, masal, deneme yazdım, yazıyorum. Okuma ve yazma, hayatımın en temel etkinliği olarak süregeldi. Bütün türleri sevdim. Tiyatro oyunlarını hem okuyor hem seyrediyordum. Bizden pek çok sevdiğim, severek okuduğum yazar oldu. Refik Hâlid, Yahya Kemal, Tanpınar, Nazım Hikmet, Necip Fâzıl, Sabahattin Âli, Tarık Buğra, Sezai Karakoç, Adalet Ağaoğlu, Yedi Güzel Adam, seksen, doksan, iki bin kuşağından birçok öykücü, romancı ve şairi severim. Dünya edebiyatından da severek  okuduklarım çok oldu. Bunlar arasında Rilke’yi, Hölderlin’i, Kafka’yı, Marquez’i, Paul Claudel’i, T.S. Eliot’u, Robert Bly’ı özellikle anmak isterim.

  • Ali’nin parçaları kitabınızda özellikle tarifi zor acılar ve travmalar içinde yaşayan çocukları okuyoruz, Aklın yitirmişlerin, âşıkların,  cazibeye kapılmışların, gariban sokak hayvanlarının günlerine/anlarına şahit oluruz, anlatıda merhamet duygusu çağırıyor bizi. Genel olarak insanların tüm bu haller/insanlar karşısındaki tavır ve eylemleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Merhamet kavramını bir duygu/eylem olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, edebiyatın insanda merhameti koruma isteği uyandırdığına inanırım. Merhamet, insanî niteliklerimiz arasında en temel, en güzel olanıdır. Ali’nin Parçaları, benim son dönemde yazdığım bir tür beşleme diyebileceğim beş öykü kitabının üçüncüsü. Birincisi Deli Tomarı idi. İkinci olarak Allah’ın Adamları’nı yazmıştım. Şimdi son kitap yayımlanıyor : İki Semazen Bir Palyaço.

Bu kitapların dili de, öykülerin türü, tarzı ve kurgu biçimleri de önceki öykü kitaplarımdan farklı. Deliler, meczuplar, mecluplar, sokakta yaşayan insanlar, hayvanlar, bazı ağaçlar, göçmenler, sığınmacılar… Bütün bunlar, beş öykü kitabına konu oldular. Ali’nin Parçaları’na adını veren öykü, ciğeri yakan bir kısa öykü. Babası ölünce annesi başka biriyle evlenen, üvey babası istemeyince annesince sokağa terkedilen bir çocuğun hazin hikâyesi. Benim ciğerim yanmıştı, o ateşle yazmıştım.

  • Gelin gidelim efendim öykünüzde bir çok detay ve yan öykücükler içinde   musikişinas İsmail Rüşdü Bey’in , ilerlemiş yaşıyla  sosyal medyayı  kullanımı ve şaşkınlığını da okuyoruz. Nihayetinde bir unutma haliyle sonlanıyor öykü. Bu öykünüz özelinde ve genel olarak değişim belki de yozlaşma ve unutma halleriyle ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu öyküdeki İsmail Rüşdü Beye esin veren, yakın musiki tarihimizin önemli simalarından İsmail Baha Sürelsan oldu diyebilirim. İsmail Baha Beyin hayatının bazı malzemelerini kullandım hikayede. Tümüyle kurgu bölümler de oldu. Uzakdoğulu bir bilge şöyle der: Bir toplumu merak ediyorsanız, müziğine bakın. Hikâyenin kalkış noktası ise bu oldu. Müzikal bakımdan kaotik bir süreç yaşıyoruz. Son derece niteliksiz müzikal verimler gençlerce, geniş kitlelerce sanat sanılıp dinleniyor. Kafelerde, otogarlarda, lokantalarda çalınan korkunç müzikler var. Bu kaosu, İsmail Bey, akıllı telefon alıp sosyal medya hesapları açınca fark ediyor ve travma yaşıyor. Giderek unutkanlık başlıyor. Tabi metabolizmasıyla da ilgili bir şey bu ama unutkanlığı derinleştiren, tetikleyen böylesi kötü uyarıcılar da oluyor. Sonu tatsız bitiyor. Unutmayla ilgili birkaç kısa öykü, son kitabım İki Semazen bir Palyaço’da da karşımıza çıkıyor.

  • Türk sineması ile Türk Edebiyatı arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk edebiyatından filme uyarlanan pek kıymetli hikayeler, romanlar var. Bu, tabi dünyadaki birçok ülkeyle kıyaslandığında az ama yine de edebiyattan film ortamımıza yansıyan güzel örnekler az değil. Gittikçe de çoğalıyor. Sinema, edebiyatı, tiyatroyu, resmi, mimariyi, müziği içinde barındırıyor. İleride uyarıların daha çok olacağını öngörebiliyorum. Ayrıca, yazarlarımızın filme, film hikayesine, senaryo düzeyinde daha çok katkı vereceklerini umuyorum.

  • Eklemek istedikleriniz nelerdir?

Çok teşekkür ederim.

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir