Athena: Diğerlerine Dair Bir Kabus

İnsan rüyada bir yerdedir. Zamanın muğlaklığına benzer şekilde mekânda başka türlü şekillenmektedir. İnsanın rüyada aslında oraya nasıl geldiğine dair bir fikri yoktur, bu süreci hatırlamamaktadır. Athena filmi bir rüyayı andıran bir açılış yapar seyirci hikayeye atılmış hissi duyar tıpkı rüyadaki gibi.  Fakat bu rüya içinde çiçekleri, yeşillikleri barındıran bir rüya değildir. Aksine bu rüya yüksek ateş geçiren birinin ya da gün içinde travma yaşayan birinin görebileceği türden, şiddetle dolu (ama bazı noktalarda bunu bir gösteriye dönüştürmekten özenle kaçınan) bir rüya/kabus formundadır. Filmin girişinde polis merkezini basan;  silah ve minübüs çalan gençlerin olduğu sahne hem çekimi açısından hem de içinde barındırdığı bazı detaylarla (örneğin tüm kargaşa içinde sigara isteyen ve arabayı kovalayan adam  ve birkaç dakika sonra aynı arabada olan ve onu geride bırakan Samir’in onunla tekrar karşılaşması ve ona sigarayı uzatması gibi )  rüya alanında olabilecek tuhaflıkları barındırır. Film bu haliyle ve içinde barındırdıklarıyla bir rüyayı/kabusu andırmaktadır. Athena konutları bu noktada benzer şekilde tüm kavga patırtı içinde evinde kalmak isteyenlerin, çiçeklerle uğraşan ama aslında bombacı olabilen tırlakların (vs) mekanıdır. Filmin bu formata benzemesi ile ilgili bir diğer örnek kavga patırtı içinden çıkan insanların birkaç dakika içinde yeni ortamlara adapte olabilmesidir. Örneğin polisle çatışılan alanlardan geçip sonra eve girince bir anda evde dua eden insanları görürüz ve karakter bir jamais vu hali içinde, hiçbir şey olmamış gibi büyük bir duygu değişimiyle yeni ortama adapte olur. Tıpkı rüya /kabus’taki gibi.

Filmin genel çekim (özellikle prolog kısmı ) ve anlatı yöntemleri  ile ilgili bu olumlu ve yenilikçi yönü ortaya koyduktan ve hakkını teslim ettikten sonra hikayesiyle ilgili de bir şeyler söyleyelim. Film çekim yöntemi açısından (Rope (1948)   Birdman (2014) ) gibi filmlerle kısmi benzerlikler taşırken , hikaye açısında da  banliyö ve göçmenlik  meseleleriyle ilgili filmlerle ( La Haine (1995) , Les Miserables (2019)  nispeten Dheepan gibi filmler)  benzerlik taşımaktadır. Yinede bu filmlerden özellikle kamerasını konumlandırdığı ,yani anlatıda durduğu yer açısından farklılaşır.

Filmde 13 yaşındaki kardeşin polis tarafından öldürülmesinin ardından faillerin bulunamaması ve devam eden protestoların şiddetlenmesini izliyoruz. Bu noktada film hikâye içinde birçok klişeye başvuruyor fakat yukarıda bahsettiğimiz filmlerden ve genel gerçeklerden ayrı olarak kamerasını adeta bir polis kamerasına çeviriyor.  Ailede dedenin Cezayir ‘de Fransa (!) için savaştığını görüyoruz ve Abdel adlı kardeşinde bir asker olarak yine Mali’de Fransa (!)  için savaştığını öğreniyoruz. Öte yandan olayların lideri konumundaki Karim daha genç olmasına rağmen adeta bir kuşağı temsil eden hal/ hareketleri ve duruşuyla herkese meydan okuyor ve küçük kardeş Idir’in faillerini açığa çıkarma konusunda taviz vermeyeceğini ortaya koyuyor. Bir diğer kardeş Moktar  (filmde üvey kardeş olduğunu anlıyoruz) ise uyuşturucu kaçakçısı. Filmde bir yandan mescitte toplananlar var  , diğer yandan uyuşturucu kaçakçısı isyankarlar, öte yandan sistemle barışık;  sistemin makbul gördüğü  Fransa için savaşan ya da çalışan insanlar var. Tüm bu anlatı aslında göçmenleri kendi içinde bölerken ortaya yeni bir şey koymuyor. Suçlulardan bahsediyor, uyuşturucu gibi pis/sefil işler yapanlardan, aşağılık suçlardan. Potansiyel suçlulardan bahsediyor, camide olanlardan bahsediyor, Fransa için çalışan, savaşan Fransa’yı seven ve Fransa’dan nefret edenlerden bahsediyor. Bu farklılık içinde bir noktada tüm göçmenleri aynı görmenin doğru olmayacağına dair bir mesaj barındırsa da, bu mesaja bir derinlik katamıyor, karakterler bir dekordan öteye geçemiyor.

Bu tumturaklı anlatı ve klişelerin içinde yine rahatsız edici seviyede bir polis güzellemesi de izliyoruz. Filmin nihayetinde tüm çatışmalar içinde açık olan televizyon ekranlarından işittiğimiz ülkeye yayılan iç savaş haberlerini görüyoruz. Film Fransız polisini pirüpak ilan eden bir finale taşıyor izleyiciyi ve bu haliyle özellikle Avrupa’da yükselen aşırı sağ yükselişin (film Fransa’da bazı aşırı sağ siyasetçiler tarafından iç savaş öngörüsü olarak değerlendi)  iç savaş ve diğerleri temalı kabus mesajını perdeye taşıyor.

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir