Bir Rüyada Buluşmak : On Body And Soul

Modern sinema ve televizyon dünyasında kalıplaşmış aşk ekseninden uzak, sevginin ve sevilmenin çok farklı yönlerini ve rüyaların gizemlerinin de olabileceğini ortaya koyan bir yapım On Body and Soul (Beden ve Ruh). Macar yönetmen Ildikó Enyedi, birçok karşıtlığın birbirini tamamlayabildiğini, iki insanın bedenleri kadar ruhlarının da tanışabildiğini, sıra dışı ve birbirinden bağımsız kişilerin; bedenlerinin mezbaha da, ruhlarının ise rüyalarında karşılaşmasıyla başlayan film seyircisini kendine kaptırıyor ve sürükleyici bir sona hazırlıyor. Bu iki insandan birinin fiziksel diğerininse ruhsal engeller yaşamaları, birbirlerini saf sevgiyle, masumiyetle ve büyük bir sabırla kenetlenmesine yardımcı oluyor.

Filmin içeriğine bakarsak; orta yaşlarının sonunda, kendini aşka ve sevgiye kapatmış, hayatını sadece işten eve geçiren, kolundan engelli, mezbahanın finans müdürü Endre ile insanlarla iletişimde ve temasta zorlanan mesafeli mezbahanın genç kalite müfettişi Maria arasında geçen aşkı ve ruhdaşlığı anlatıyor. Budapeşte’de ki bir mezbahaya yeni gelen kalite denetimcisi Maria ve Endre’nin yolları; rüyalarında kendilerini geyik olarak görerek karlarla kaplı ormanının içinde ki küçük göletin çevresinde kesişir.

Mezbahanın yemekhanesinde, Endre’nin sohbet etmek ve tanışmak amacıyla Maria’nın yanına oturmasıyla iletişimleri başlamış olur. Maria’nın patavatsız ve soğuk cümleleriyle Endre ister istemez kabuğuna çekilir. Maria evinde bu sohbeti tuzluklarla canlandırırken nerede yanlış yaptığını anlar, analiz eder. Mezbahada yaşanan bir hırsızlık, polisin tavsiyesi üzerine mezbahada çalışan her personelin psikiyatr ile sorguya alınmasına neden olur. Mezbahanın insan kaynakları yöneticisi Jenö ile Endre işe yeni alınan Sanyi’den şüphelenir. Psikoloğun cinsel, bilinçaltı ve rüya sorularını yanıtlayan personellerden Endre ve Maria’nın dün gece aynı rüyayı gördüğü fark edilir. Psikoloğun bu iki kişiyi aynı anda çağırıp, sorgu kayıtlarını dinlemesiyle ortaya çıkan bu durum, şaka olarak örtbas edilir. Karşılaştıkları bu duruma inanmakta güçlük çeken bu iki farklı insan zamanla rüyalarında sözleşip buluşmaya başlar. Zamanla birbirlerine karşı çekim yaşayan çift, bir gece beraber uyumaya karar verir. İkisi de aynı odada biri yerde diğeri yatakta uyumaya çalışırken uyuyamayacaklarını anlarlar ve sabaha kadar kart oyunu oynarlar. Oyun esnasında Endre’nin samimi bir şekilde Maria’nın koluna dokunması onu ürkütür ve uzaklaştırır. Endre bu ilişki için daha karamsar ve umutsuz bir tutum sergiler. Bu sırada Maria; aşkın, sevginin ve temasın neler hissettirdiğini, nasıl bu hislerle karşısındaki kişiye yaklaşması gerektiğini, bedenini ve karşı cinsin de bedenini tanımayı, keşfetmeye, öğrenmeye çalışır. Bir müzik markette ona aşkı hissettirecek şarkıyı araması, mağaza kapanana kadar bu hissin peşinde olması ve satış personelinin, ona göre aşkı anlatan müziği (filmin aynı zamanda soundtrackıdır) dinleyip akabinde satın alması onun aşkı nasıl bir heves ve heyecanla aradığının kanıtıdır. Parkta öpüşen çiftleri dikkatle ve çekinmeden izlemesi, cinsel içerikli filmler izlemesi; bir çiftin birbiriyle olan sevgi bağının somut halini kendi de tatmak istemesinden kaynaklanır. Maria bu deneyimlerle aşka hazırlanmaktadır.  

Bu sırada Endre ile görüşen polis mezbahada yaşanan hırsızlık olayında psikanaliz sonucu görünen tek şüphelinin Jenö olduğunu bildirir. Jenö’nün yaşadığı bazı psikolojik ve ailevi sorunlardan dolayı böyle bir durum yaşandığı anlaşılır. Jenö’den gelen itiraf sonrası Endre olayı kapatır ve şikayetçi olmaz. Sanyi’den şüphelendiği için özür diler ve ikili arasındaki buzlar erir. Hala Maria’nın temas sonrası tepkisinden dolayı çekinen Endre’nin mesafeli tavrı Maria’yı karamsar bir ruh haline sokar

Rüyalarında soğuk karlı ve ıssız bir ortamda buluşmaları bizlere dış dünyayla olan ilişkilerini, kendilerini geyik olarak görmeleri çekingen ve utangaç ruh hallerinin bir tasviri olarak göze çarpmaktadır. Aralarındaki yaş ve tecrübe farkı, sevgileri ve ortak noktaları sayesinde görünmez hale gelir. Mezbaha gibi ürkütücü bir ortamda tanışmaları, devamında rüyalarında ıssız ve mezbaha kadar soğuk bu ormanda buluşmaları; mezbahanın huzursuz ve ürkütücü atmosferi yerine huzurun ve sakinliğin gelmesini istemeleriyle ilişkili olabilir. Karakterlerin  birbirlerine  göre bu kadar aykırı ve  farklı  olması filmi büyüleyici bir tamamlanma öyküsüne dönüştürmektedir. Bu farklılığa rağmen ortak bir rüyanın içinde olma her şeye rağmen bir hayali paylaşma ikilinin ruhsal bir ortaklığı paylaştığına işaret etmektedir. Luis Bnuel snemayı rüyanın istemsiz bir dili olarak tanımlamıştır. Bir rüya formu, rüya benzeri olarak sinema insanların ortak olarak gördüğü ortak bir rüyadır çoğunlukla. Bu anlamda farklı insanların aynı rüyada buluşması fikri film içinde özdüşünümsel bir yön barındırmakta ve sinemaya dair bir şeyler ifade etmektedir.  

Yazının bu kısımdan sonrası filmin sonu ile ilgili olduğundan eğer izlemediyseniz bu kısımdan sonrasını filmi izledikten sonra okumanız daha iyi olacaktır. Maria karamsar ruh aline girdikten kısa bir süre sonra izleyiciyi ekrana kilitleyen ( Laura Marling – What He Wrote parçası eşliğinde ) intihar sahnesi gerçekleşir. Mutfak kapısını kırarak edindiği cam parçaları ve kaset çalardan yükselen müzik ile su dolu küvet içinde bileğine kesik atan Maria ölümü beklediği sırada beklenmedik bir telefonla toparlanır. Endre’nin görüşme talebiyle Maria önce hastanenin, sonra Endre’nin evinin yolunu tutar. Geceyi beraber geçiren çift, kahvaltı esnasında birbirlerine rüyalarında ne gördüklerini sorar. İkisi de o gece rüya görmemiştir.

Endre’nin cinselliği öncesinde sadece bedenen bir tatmin olarak görmesi fakat bunu Maria ile sevginin dili olduğunu anlaması; Maria’nın muhtemel rahatsızlığı ve iletişim yetersizliği içinde bu teması sevgiyle tatmış olması filmin güzel detaylarındandır. Sonuç olarak, Evlenip boşanmış, yetişkin bir kızı olan, dünyevi birçok hissi tatmış fakat ruhunu sevgiyle doyuramamış Endre ile daha toy, duygusal hiçbir tatmin yaşayamamış, korkuları ve zihninin koyduğu engeller yüzünden hayatta birçok durumda zorlanmış Maria’nın çekimi iki yalnız ruhun tüm farklılıklarına rağmen , zorluklar karşısında durabildiğini ve önyargılara rağmen tüm farklı sosyo/kültürel formlara rağmen insanların ruhsal olarak birbirine benzeyebileceğini göstermiştir. Yönetmen duru ve akıcı bir dille sadece bir görsel şölen ortaya koymuştur. Karakterlerin yönetimi ve dikkatli seçilen  diyaloglar ile bezenmiş film zaman zaman ürküten, sevindiren, güldüren ve üzen noktaları ile hayranlık uyandırmaktadır. [1]

Notlar

[1] Beyazperde’de benzeri görülmeyen bir konuya sahip olan 2017 yapımı film, yönetmenine 67. Uluslararası Film Festivalinde Altın Ayı ödülünü kazandırdı. 90. Akademi Ödülleri’nde En iyi Yabancı Film dalında Oscar’a aday gösterildi. Alexandra Borbély (Maria), filmdeki performansıyla Avrupa Film Ödülleri’nde Avrupalı ​​Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir